26 Ağustos 2009 Çarşamba

Babamla Bir Gün

Bodrum'a tek yön bilet almanın sonuçlarını artık biliyorum. Buraya gelip, resmen kazık çakıyorum. Başlarda çok keyifli olsa da, hareket, değişiklik, yenilik istiyen bünyeme ters düşüyor bir zaman sonra burası. Yeterince şarj olduktan sonra, gerisin geriye boşalmasın diye içi aleti prizden çekmek lazım ya, benim de ya Bodrum'da gezmem ya da İstanbul'a dönmem lazım...

Kahvaltı sonrası, değişiklik olsun diye babama takılmaya karar verdim bugün. Biliyorum ki ne zaman ona takılsam, Bodrum keşfedilmeyi bekleyen sayısız mekanları ile karşımda yerini alıyor. Bodrum merkez yakınındaki Yokuşbaşı ile başlayan maceramız, araya giren elektrik idaresi gibi tatsız mekanlara, apart otel gibi sürekli dolup boşalan evimizin hiç bitmek bitmeyen alışverişini sağladığımız market molalarına rağmen çok zevkliydi. Ortakent, Dereköy, Gürece, Gümüşlük ve Geriş'e ulaşmak için geçtiğimiz yollar, dere tepe düz gittiğimiz, mandalin bahçelerini kanıksadığımız, yol üstündeki eski Rum evlerinin minikliğine şaşarken taşının güzelliğine hayran kaldığımız bir oyun parkuru gibiydi adeta.


Yokuşbaşı


Dereköy Çocukları

Hiç yorum yok: