30 Mayıs 2010 Pazar

Saksı



Galata'da sıradan bir gün...

Bu sefer önümüze bir saksı düştü.
Kimse üstüne alınmadı.
Açılış sırasında gelen çiçeklerimize bir yenisi daha eklendi, kırmızı açacağını düşündüğüm bir sardunya;)

Buraları seviyorum.
Pek yakında sadece Galata hakkında bir blogla gelmem yakındır.

28 Mayıs 2010 Cuma

Galata'da Perşembe

Günlerden perşembe ve hava 25 derece olunca, Dml Galata'ya geldi ve iş çıkışı Galatamoda'nın yolunu tuttuk. Adı Galatamoda olmasına rağmen bu sefer Odakule'nin arkasındaki park alanında düzenlenen organizasyona Mrv'nin ertesi gün 3 tutturacağı lotoyu oynamasının dışında hızlı hızlı yürüdük. Beklediğimden çok daha güzel bir organizasyon alanı karşıladı bizi. Ahşap bir iskelenin üstünde yürüyormuş hissi yaratan yerleri, moda tasarımcılarının yanyana dizilmiş bölmeleri, ortada yeme içme bölümü, Milano sokaklarından fırlamış görünümlü gençleri ile bir an nerede olduğumu şaşırdım. Aida Pekin'in kolyelerini, Bahar Korçan'ın elbiselerini, farklı kuplardaki üstleriyle Mehtap Elaidi'nin tasarımları beğendim.



Galatamoda çıkışı 'nerde yesek, her seferinde yeni bir yer keşfetsek' düşüncesinden sıyrılıp, Dml'nın Mano ile hala tanışmamış olduğunu düşünerek (ertesi gün yediklerime dikkat etmeye başlayacak olmamın da bunda bir etkisi olmuş olabilir...) artık rutin olarak uğradığımız burgercimizin yolunu tuttuk. Siparişimiz klasik Ottoman Burger Menü...



Yemek sonrası çay muhabbeti için meşhur Konak Pastanesi'ne gitmek kaç zamandır isteyip yapamadığımızdı. Terasının manzarası dillere destan olduğundan, Lastik Pabuç'un önündeki sokak partisini direk pas geçerek Konak'ın merdivenlerini tırmandık. Terasa çıktığımda resmen gözlerime inanamadım! Ben böyle manzara görmedim... 1 numaralı masanın yanındaki masayı kapıp, çay eşliğinde ekler ve çilekli tart siparişi verdik. İhtişamlı Galata Kulesi'ne mi bakalım yoksa güzelim dolunaya mı, eski İstanbul ile sahili süsleyen korsan gemilerine mi bilemedik. Tekrar Konak'a gidilecek o kesin ama hava kararmadan.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Uniform Project

Uniform Project Picture Book from The Uniform Project on Vimeo.


ÇorapDelisi isimli bloga bakarken, bu fikrin çok daha başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve sosyal sorumluluk ile temellendirilmiş esas versiyonunu, Uniform Project'i keşfettim. Çok basit ama yaratıcı, tasdikli başarılı.

23 Mayıs 2010 Pazar

Kahve Çarıklar



Çok şanslı biriyim ben.
Bir dilek tutuyorum, o anda ya da ufak bir rötarla gerçek oluyor!
Muhakkak görmeliyim dediklerim, o anda karşıma çıkıyor, hatta kendi ayaklarıyla ayağıma geliyor.

Eskiden dileğimin gerçek olması için kahve çarıklar gerekiyor sanıyordum, meğer onlara bile ihtiyacım yokmuş.
Sadece kendi ayakkabılarımın içinde olmam yetiyormuş.
İsteyip sahip olamadıklarım ise, kocaman soru işaretleriyle doluymuş.

Bundan böyle ne dilediğime daha çok dikkat etmem gerek...

Groove



Asmalı'da yeni bir mekanı denedik dün akşam. Havanın yağışlı durumunu hiçe sayarak, takvimsel olarak yazın gelmesiyle anlam kazanan ve direk olarak bende yaz çağrışımı yapan beyaz-mavi masa ve sandalyeleriyle Groove'da oturduk. Akşam neden dışarı çıktığımız malum, yemeğimizin yanına bira değil, biramızın yanında yemek sipaşimizi verdik, hepimiz Zeytinli Piliç Tandır söyledik. Yemeklerimizin gelmesi oldukça uzun sürdü ama değdi gerçekten. Dışarda burger, pizza, makarna yemekten afaganlar basmış, zeytinlerle yavaş yavaş pişirilmiş, yanında patlıcan püresi ve buharda pişmiş sebzelerle servis edilen yemeğimiz inanılmaz lezzetliydi.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Canım yolculuk çekti



Hayatı olduğu gibi kabullenemiyorum bugün.
Bundan böyle herşey daha güzel olur mu,
olmaz mı onu da bilemiyorum.
Neden bazılarına hakettiklerinden daha fazla değer veriyorum?

Tek istediğim yolculuğa çıkmak, uzaklara gitmek, yürümek.
Karaköy-Beşiktaş yetmiyor, hayatın rutinliği canımı sıkıyor.
Uzaklara gitmek istiyorum, çok uzaklara...
Ama bu akşam sadece Asmalımescit'e gidiyorum gibi gözüküyor.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Yangın

Gün geçmiyor ki, bizim sokakta bir olay olmasın. Olaylardan bazılarını yazmaktan kaçınmama rağmen, yanımızdaki otoparkta bulunan bir arabada çıkan yangını yazmadan duramayacağım sanırım.



Yangın bu, her zaman her yerde karşımıza çıkabilir, yani çok üzücü ama enteresan olan bu değil. Enteresan olan, alevlerin bir türlü zaptedilememesi ve bu olayın bir aksiyon filmiymiş gibi her yaştan oldukça kalabalık bir seyirci kitlesi toplayabilmesi...


Biz sakin sakin dükkanımızda otururken, normalde oldukça sakin olan sokağımızdaki koşuşturmaca dikkatimizi çekti. Bir baktık ki, alevler ve dumanlar sarmış ortalığı. Uzun zamandır arabasını otoparktan çıkarmayan bir kadının kontağı çevirmesiyle araba alev almış. Öncelikle esnaf toplanmış, herkesin ellerinde yangın tüpleri... O kadar yakınımızda olunca biz de merak ettik, köşeden bir bakalım dedik. Baktık baktık ama olayın sonlandığını bir türlü göremedik. O sırada Okçu Musa İlköğretim Okulu da boşaldı, çocuklar doluştu olay yerine. Üst üste yangın tüpleri sıkılmasına rağmen, alevler bana mısın demedi. İtfaiye arandıktan sonra, sesi gelmesine rağmen kendisi bir türlü gelmedi. Süre uzadıkça, sinirler gerildi. Yoldaki çalışma ve yanlış yerlere park edilen araçlar dolayısıyla İtfaiye aracı hiç gelemedi... Düşünmesi bile korkunç, iyi ki bir konutta böyle tatsız olay yaşanmadı. Bir baktık, ellerinde tüpler ile yürüyerek geldi ekip ama yetmedi. Bütün mahalle var gücüyle, el birliğiyle çalış, su varili üst üste doldurulup yol yapımında kullanılan kepçeyle alevlerin üstüne döküldü. Biz de olaya bir tüp ve kova ile katılmış bulunduk, yine de alevlerin kontrol altına alınması yarım saatten uzun sürdü. En son polis ekibi de gelince, bize yetti bu kadar atraksiyon ve sakin dükkanımıza geri çekildik.


14 Mayıs 2010 Cuma

Şiir Festivali

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası İstanbul Şiir Festivali vardı. Şiirlerle pek arası olmayan bir insan olmama rağmen, Galata sokaklarının duvarlarını kaplayan Galata Kuleli festival afişleri bi fikir sahibi olmamı sağlamıştı. Üstüne üstük Dml'nın Lübnanlı şair Joumana Haddad'a sahnede eşlik edeceğine öğrenince festivalin Galata ayağına katılmak kaçınılmazlaştı. Işıklandırılmış kulenin altında kurulan sahnede, 9 şair farklı dillerde şiirler okurken, izleyicilerin çoğunun yabancı olması ise hiç şaşırtmadı.



Festival sonrası, Mano'da bir burger kaçamağı yapıp, Yeni Türkü konseri için tekrar meydana döndük. Şarkıların güzelliğine, meydanın ışığı ve enerjisine, alanın kalabalıklığına rağmen bir şeyler eksikti yine. İçim, dışım o eksiği aradı ama bulamadı...

Joumana Haddad (Lübnan)

Şair, tercüman ve gazeteci. 1970 yılında Beyrut’ta doğdu. Eleştirmenlerden büyük övgü alan çeşitli şiir kitaplarının yazarıdır. Kitapları birçok dile tercüme edilmiştir. North South Ödülü ile Blue Metropolis Al Majidi Ibn Dhaler Arab Edebiyat Ödülü aldığı ödüller arasındadır. Umberto Eco, Paul Auster, Jose Saramago, Peter Handke, Elfriede Jelinek ve benzeri bir çok uluslararası yazar ile röportajlar yapmıştır. Saygın “An Nahar” gazetesinin Kültür sayfalarının başındaki isim olmasının yanı sıra, IPAF edebiyat ödül kurulunun (The Arab Booker) direktörü ve Jasad dergisinin baş editörüdür.

Ziyafet (Joumana Haddad - Banquet)

Karşına oturduğumda, yabancı,
Ne kadar zamana ihtiyacın olduğunu biliyorum
Aramızdaki mesafeyi gömmek için:
Sen zekanın doruğundasın,
Ben de ziyafetimin başında,
Sen, lafı nasıl açacağını düşünürken
Ben,
Ciddiyet kisvemin altından,
Seni silip süpürdüm bile.

Kadın (Joumana Haddad - Woman)

Kimse bilemez
Ne söylediğimi sustuğumda,
Kimi gördüğümü yumduğum zaman
gözlerimi,
Nasıl coştuğumu kendimi coşturduğum
zaman,
Ne aradığımı ellerimi salıverdiğim zaman.
Kimse, hiç kimse bilmez
Ne zaman aç olduğumu, ne zaman
seyahat ettiğimi,
Ne zaman dolaşıp ve ne zaman
kaybolduğumu.
Kimse de bilmez,
Gidişimin bir dönüş olduğunu
Dönüşümün bir çekimserlik olduğunu
Güçsüzlüğümün bir maske olduğunu
Gücümün bir maske olduğunu,
Ve o gelenin bir fırtına olduğunu.
Bildiklerini sanırlar
Ve ben
bırakıyorum onları öyle sansınlar,
Ve çıkıyorum meydana.
Beni bir kafese kapatıyorlar
Özgürlüğüm onların bağışladığı bir şey
olsun istiyorlar,
Teşekkür edip boyun eğeyim diye.
Özgürüm yaşadığım baskının içinde ve
yenilgimle,
Mahpushanemdir istediğim!
Mahpushanenin anahtarı olabilirdi dilleri,
Ama dilleri arzumun etrafına dolanmış,
Arzum ise boyun eğmeğe hiç gelmez.
Bir kadınım ben.
Özgürlüğüme sahip olduklarını sanırlar.
Ve ben
bırakıyorum onları öyle sansınlar,
Ve meydana çıkıyorum.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Empty/Full


Design by Because Studio

İçinde bulunduğum ruh halimi hangi tasarım daha iyi anlatabilirdi bilmiyorum. İyimserlik ile kötümserlik arasında volta atıyorum.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Kafe Pi Tünel Bistro

Cumartesi akşamı rezervasyonsuz Asmalı Mescit'e gitmek pek iyi bi fikir olmasa da, kalabalığa rağmen KafePi'yi zorladık ve başardık. Mlk, Gzm ve Mrv ile önce süper bir masaya yerleştik, siparişlerimizi verdik. Yemeklerimizi beklerken kokteyl bulmaca oynadık ve yurt dışı maceralarına ve bazı kişi ve olaylara değindik. Dev pizzalarımızı şarap eşliğinde yedik bitirdik.



Vejetaryan pizzam gayet lezizdi, şarap 10 numaraydı ama az geldi... İtalya'dayken neler kaçırdığımı düşününce üzülüyorum bazen, şarap içmekten keyif almaya bu kadar geç başladığım için... ama zararın neresinden dönülse kardır diyip çeşitli mekan ve organizasyonlarda bir kadeh şarabı oldukça faydalı buluyorum artık;) Saat 10'u gösterince tüm KafePi misafirleri olarak 'Düne, bugüne ve yarına!' kadeh kaldırdık ve geceyi erkenden bitirdik.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Burger-Lounge

Hep Galata'da takılacak değilim ya, boş günümde atladım gittim Bağdat Caddesi tarafına ve eskiden her gün gitsem yadırgamayacağım mesafeleri bugün gözümde ne kadar büyüttüğümü farkettim. Bu sefer yeni burgerler denemek için Göztepe Parkı manzaralı Burger Lounge'a gitmek için Mrt ile önceden sözleştik. 5-6 yıl önceden beri tanıdığımız, inanılmaz lezzetli sosları olan, eti bambaşka bir özenle hazırlanan burger ve sosisliler hazırlayan Ercan Abi'nin PO'nun içindeki seyyarında hazırladığı lezzetler bunca yıl damaklardan ve zihinlerden silinememişken, onun mutfağını işlettiği yeni mekana gitmek kaçınılmazdı. Ve gittik, gördük, sipariş verdik hemen, 'Aaaa! Saat 10 olmuş...' fln demeden, aynı eski günlerdeki gibi.



Ben mantarlı-sarımsaklı, Mrt Cheeseburger yedi. Barbekü sosuyla servis edilen üstü kaşarlı sosis parçaları da arada bi şekilde gitti. İnanılmaz lezzetli ve çıtır patates kızartmaları, uzun zamandır arayıp da bulamadığım patateslerdi. Kızartmanın yanında gelen, Ercan Abi tarafından özenle hazırlanan biberli sos ise kendine hayran bıraktı. Çok yemiş olmanın verdiği ağırlıkla çay ve kahveye sarıldığımızda da, mekan o kadar rahattı ki... Mekan güzel, burger güzel, patates güzel, soslar hepsinden güzel. Daha ne olsun! Bir de gündüz gidip, parkın rengarenk çiçekleri eşliğinde yemenin tadına bakmak lazım.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Hardal

Asmalımescit'te bir doğumgünü organizasyonu vardı dün akşam, hem de geçenlerde kalabalık ile birlikte önünden aktığımız Hardal'da. Mrv ve Snm'e isterseniz, Hardal'a bir uğrayıp çıkalım, istediğiniz başka bir yerde yiyelim dedim ama Hardal'a bir uğrayınca yeni burgerler tatma aşkına oturduk kaldık.



Mekanı girmemizle önce ambiansı beğendik, ağzına kadar lolipop dolu dev kaseyi sevdik ve menünün içinde kaybolduk. Diyette misin? sayfasını direk pas geçerek, burgerlere daldık. İçindeki patlıcan ve kabaklara tav olarak, Anadolu Burger siparişi verdim ben. Mrv ile Snm de, farklı burgerler söyledi. Sınırsız patates kızartması siparişinden uzak durarak, kaloriden feragat ettiğimizi sanarken biz, dev servislerde yemeklerimiz geldi. Her serviste burgerin yanıbaşında kova şeklinde gelen patates kızartması, büyük bir kasede coleslaw salatası ve barbekü sosları olunca, 3 servis bir masaya sığamadı... Aynı kimsenin kendi yemeklerinin midesine sığmadığı gibi... Yemeklerin geldiği anda doyduk zaten, en başta gözümüz doydu yani. Sonra ayıptır sölemesi çatlayana kadar yedik, üstüne hazmetmek için çay söledik ama dayanamadık, 'bir limonata 3 kamış' edasıyla 'bir cheesecake 3 çatal' siparişi de verdik.

O kadar çok yedik ve içtik ki, restoran çıkışında tam Rennie'lik olmuştum... Asmalımescit'in en tenha olabilecek noktasından (cuma akşamı ne kadar tenha olabilirse..) İstiklal'a çıktık ve Şişhane'den metroya binmek yerine meydana kadar yürüdük kendimize gelebilmek için. Hardal'a bir not vermek gerekirse, mekana ve sunumlara bayıldım ama burgerlerin lezzeti sınıfta kaldı bana göre. Bir daha ki sefere, burgerci olmasına rağmen burger yemek yerine başka lezzetler denemek ya da sadece rengarenk içkilerinden içmek lazım.