26 Temmuz 2009 Pazar

Küdür

Geçenlerde eski Bodrum fotoğraflarıma bakarken, yılların ne kadar hızlı geçtiğini bir kere daha farkettim. Yalıkavak'ta bir 'Beach' düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen Xuma'yi keşfedişimiz sanki daha geçen sene, bilemedin evvelki sene gibi. Halbuki fotoğraf arşivim bu tahminimin ne kadar yanlış olduğunu şak diye yüzüme vuruyor (şükürler olsun fotoğraflarım var, onlar da olmasa geçmişim yokmuş gibi hissediyorum...) ve 6 sene önce annemlerle Xuma'ya gittiğimizi, hamaklarda sallandığımızı, tıka basa yiyip üstüne denize girdiğimizi hatta büyük firma sponsorlukları ile denizin ortasına konan trambolinlerde zıp zıp zıpladığımızı bana hatırlatıyor. Xuma'ya ait bir diğer anı da, Xuma'nın kendi denizine hiç bir zaman pek bayılmadığım ama Xuma'nın yan tarafındaki çorak, oldukça sessiz ve sakin gözüken koyun denizine uzaktan uzağa ilgi duyduğum... O koyun neden kimse tarafından sahiplenilmediği ise bende merak uyandıran ama bir o kadar da mutlu eden bir durumdu uzunca zaman.

İnsan her sabah Gökçebel Koyu'nun göbeğinde uyandıkça denizi tanımaya başlıyor, aynı insanın yaş aldıkça kendi vücudunu ve tepkilerini tanımaya başlaması gibi. Biliyorum ki, temmuz/ağustos aylarında Yalıkavak rüzgarlı, deniz dalgalı olur ama ne olursa olsun sabah erken saatlerde deniz kimisinin dediği gibi göl, kimisinin dediği gibi süt liman olur. Yataktan kalkar kalkmaz kahvaltı etmeden, hatta daha afyonun patlamadan mayonu üstüne geçirip denizin ısısıyla uyanmak gibisi yoktur. Alıştıra alıştıra kumsaldan denize yürümek, kendini hazır hissetmesen bile suya dalıp geç bile kaldığını farketmek ve kulaç atmak ne büyük keyiftir... Saatler ilerledikçe deniz biraz bozabilir, dalgalar artabilir. Bu durum tatil süresi kısıtlı olanlar ve bütün gün güneşin altında yuvarlanıp denizden çıkmamayı planlayanlar için can sıkıcı olur. Yıllardır süre gelen bu problem bu sene annemler tarafından çözüldü. Gökçebel'de ne kadar dalga olursa olsun, denizi hep göl gibi sakin olan bu yer, yani bu senenin keşfi, Küdür.



Annemin bana Küdür'ü tarifi, '...hani biz Xuma'ya giderken, yan tarafta sessiz, sakin, bomboş bir koy vardı ya, orası...' şeklinde oldu. Meğer Küdür; Gökçebel, Tilkicik, Sandima gibi Yalıkavak'ın mahallelerinden biriymiş. Yarımada olan bölge, anakaraya dar bir geçitle bağlıymış. Doğal SİT alanı olan Küdür Yarımadası'ndan uzunca bir süredir köyün otlağı olarak bahsedilirmiş. Zengin bitki örtüsüne sahip bu alanda deniz oldukça temiz ve tatlı su kaynakları bulunuyor, hatta deniz o kadar temizmiş ki, burası fokların yerleşim yeri olarak lanse ediliyor (daha kendilerini görmek bana nasip olmadı ama o da olur, ben inandım) Belediyenin girişimi ile Belediye Halk Plajına dönüştürülen sahili ise oldukça temiz, nezih ve keyifli. Kendi adıma söyleyeyim, ben hayatımda böyle halk plajı görmedim. Tamam, her tip insan var ama acayip bir düzen var Küdür'de. Kimse kimseden rahatsız olmuyor. Gelen herkesin amacı belli, sıcakta boğulmuş bünyeleri berrak denizde serinletmek, zeytin ağaçlarının gölgesinde kitap okumak, uyumak, dinlenmek. Mütevazi kafeteryası da cabası.


Yalıkavak Küdür Servis Saatleri

Hiç yorum yok: