Ben bi kilavuz hazirlasam, en iyi kullanilma uzerine yazarim bu aralar. Demek istedigim, bir insan nasil karsiliginda hic bir sey beklemeden hem zamanini heba edip, hemde paralari carcur edebilir. Bunlarin yaninda maddi karsiligi bir turlu bicilemeyen emegi de zaten hediyesidir...
Insanlarin kurumsallasmis kimlikleriyle varolan islerini bile kor topal yuruttukleri bugunlerde, kendi basimiza is yapmaya kalkistigimiz zamana tekabul ediyor bu hikaye. Yeni mezun ve issiz kategorisinin on siralarinda giden namimla, bana cazip gelen her teklif ustune kafa yoruyor ve degerlendirmeye aliyordum bir zamanlar. Ama bunlardan daha onemlisi bu karsima cikan kisileri (ki hic biri gunun birinde sokakta tesadufen karsima cikmis kisiler degildir) aile ya da arkadaslar araciligi ile tanima sansina eristigim icin ciddiye aliyor, sozlerine inaniyor ve guveniyordum. Hic bir zaman, bir beklenti icine girmekten bahsetmiyorum burada, ne de olsa vadedilen bir sey yoktu ortada.. vardi da, yoktu iste aslinda.
Hikaye soyle basliyor; once aracilar ortaya cikiyor ve birlikte calisabilecek kisileri biraraya getiriyor, yani is sahibi kisiyi ve taze kan damarlarinda gurul gurul akan girisimci gencleri. Bir cok yuzyuze gorusme ve sayisiz telefon gorusmeleri gerceklestiriliyor. Fikirler paslasiliyor, mail trafigi son surat ilerliyor. Is sahibi insan bir iki fikir atip ortaya, sizin neler dusundugunuzu, varsa yeni fikirlerinizi merak ediyor. Eger kafanizda bir seyler varsa, vay halinize! o zaman hemen onlari hayata gecirelim ya da siz gecirin ve bana bi ugrayin diyor; once sirketine, daha sonra disarda bir bulusma noktasina, hatta evine servis bekliyor. Bu sirada taze girisimci genclerimiz, canlarini dislerine takiyor, kendinden verebilecekleri herseyi ortaya koyuyorlar, dogal olarak en iyisini yapmak istiyorlar. Istenilen zamanlarda teklifler veriliyor, tabii ki de bu begenilmeyen teklifler ustuste revizyonlara ugruyor. Her zaman is sahibi, daha cok urun ve daha dusuk fiyat istiyor ve surekli olarak "malum, kriz..." diyor. Zaman hizla geciyor ve o gun geliyor. "..Siz zaten aslansiniz kaplansiniz" ile baslayip, ardindan "tamam, tamam bu is sizindir.." diyen kisilerin, o isi aslinda size degil de, baskasina paslandigini, o "baskasi"ndan ogrenmek insani baya bir yikiyor once, ya da bir anda butun telefonlariniz "su anda mesgul, su anda ofis disinda, su anda toplatida.." nidalariyla karsilik bulduktan sonra insan cildirmaya basliyor. Taze girisimcimiz alnimda "enayi" mi yaziyor diye dusunuyor surekli, yataginda dort donuyor ama daha sonra garip bir dinginlik sariyor bedenini, umursamamaya basliyor. Bunlar ustuste biriktikce insan is hayatina daha da hazir hissediyor kendini, zaten bu yollardan gecmek zorunda oldugumuzu biliyordum diyor. Biliyordun madem, neden bile bile bu kadar uzulmek...
Aylar gectikten sonra anliyor ki insan, benim bu insanlardan tek istedigim samimiyetmis diyor. Beraber calisma ihtimali olan insanlar birbirinin tarzlarini begenmeyebilir, isin kalitesi konusunda celisebilir, cikarlari uyusmayabilir.. butun bunlar iki taraf icinde gecerli olabilir ama bunlari samimi bir sekilde birbirine yeri ve zamani geldiginde soylerler, en azindan soylemeye calisir ya da caktirir diye dusunuyordum. Meger is hayatinda boyle yazilmamis kurallar yokmus, zaten ne gerek varmis;) Hic bir seyin kolay olmayacagini zaten biliyordum ama bu kadari insanin sevkini kiriyor. En cokta annemlerden "eee, is hayati kizim bu... bazi seyleri yasaya yasaya ogreneceksiniz, bunlara kendinizi kullandirtmamakta dahil..." cumlesini duydukca cildiriyorum.
Ve sevgili dusunur t.'nin bir lafi ile noktaliyorum bu kilavuzun ilk bolumu... "iyi oluyor bize butun bunlar, ohh! yoksa bizim zaten aklimizin basimiza gelecegi yoktu..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder