17 Ağustos 2008 Pazar

Sahit Olmak

Tuba'mizi evlendirdik. Ceren'le hayatima yeni giren evlenme kavrami, Tuba'nin nikahi ile bir hafta icinde 2. dugun olma ozelligi nedeniyle beni biraz sarsti. Bodrum'dan kalkip sadece bu nikah icin (daha dogrusu kina, nikah ve yemek uclusu icin) Istanbul'a gittim.


Cok farkli bir haftasonuydu; hem eglendiren, ayni zamanda beni dusunduren... Sarkilar, turkuler soyleyip, hic durmadan danseden, halay cekip, islak parke zeminde bale yaparcasina kayip bacak acan, kina yakan, maytaplar patlatip, nikap oncesi ve sonrasi konvoylara katilan bir insan olarak kultur sokuna mi girdim yoksa dugun sokuna mi girdim desem bilemiyorum. Bu arada kim inanir benim sarki, turku soyledigime ve hic durmadan dansettigime, hic inandirici olmadi bu... ama islak-kaygan zemindeki hareketler birebir dogrudur, bacagimda biraktigi aci da bakiidir diyebilirim. Neyse basta gelinimiz olmak uzere, hersey cok guzeldi. Ama tum haftasonunun en bomba olayi, evlilik konusunda kafasinda bu kadar soru isareti barindiran bir insan olarak bana gelen "Gozde, sahitim olur musun?" sorusuydu. Acayip heyecanlandim ve tabii ki de hemen kabul ettim. Bende Tuba ve Ayhan ile nikah masanina oturdum ve 4 sahitten biri oldum. Ben sanki bu olaylardan uzak durmaya calistikca, herseyin tam ortasina dustum. Genellikle bir kolumda fotograf makinem, bir kolumda kameram ile 2 gun boyunca ortalarda gezinip olaylarin disinda kalmaya calissamda, israrla dansa sahneye cekildim, kina gecesi kameram elimden alinip avucuma mum yerlestirildim, sahitlik teklifi aldim, adim gelin ayakkabisinin altina yazildi ve yemekte ilk once bana adimin silindigi mujdelendi (nasil bir mujdeyse!) yani butun bunlar surekli olarak benimle ugrasiliyormus hissi yaratti bende:).

Hiç yorum yok: