17 Ekim 2010 Pazar

Mikanos

Gemi ile son durağımız, çılgın eğlencelerin adası olarak anılan Mikanos. Haftalar sonra bu adayı anlatmaya kalkacak olursam, aklıma gelen ilk kelime ise beyaz!

Sabahtan akşama adayı baştan sona gezmek, yüzmek, yemek için grup olarak planlar yapılmıştı bile sabahın erken saatlerinde. Hatta arabamız haftalar öncesinden ayarlanmıştı. Kucaktan kucağa gezen Kosmos ile tanışmamız da, 'Kosmos - Rent a Car'da yaşandı.


Arabaları kiraladıktan sonra, ver elini ada turu, bol rüzgarlı plajlar, küçük yerleşimler, dağ taş, değirmenler falan.


Fazla yürümeye sıcak bakmayan grubumuzun 2. destinasyonu ise yine bir sahil. Tatlı mı tatlı bir deniz, saatin erkenliğinin sağladığı boş bir plaj ve çifti 12 eurodan 2 şezlong, üstelik şemsiyesi de hediye... Biraz ısınalım da öyle denize gireriz deyince, hepimizin içi geçmiş. Uyanmak için denize girince de hepimizin iştahı açıldı tahmin edileceği üzere. Yunan salatası, cacıki ve çıtır patatesleri takiben, deniz mahsüllü spagetti yiyince de bi ağırlık çöktü doğal olarak. Özetlemek gerekirse, uyku- deniz- yemek- uyku- deniz ... demek yanlış olmaz bu sabaha. İşte benim yeni tatil anlayışım! Santorini fotoğraflarını kaybettiğimden beri canım fotoğraf çekmiyor.



Fazlasıyla güneşten nasibimizi alınca, şip şak üstümüzü değiştirdik ve günün geri kalanını Mikanos merkezde geçirmeye karar verdik. Bahsettiğim beyaz ile burda tanıştım. Bodrum mimarisini her ne kadar çağrıştırsa da, Mikanos'un sokakları bi beyaz, bi temiz, bi dar, bi güzeldi işte.


Ama bir rüzgar vardı ki, sersem etti hepimizi. Yel değirmenlerinin fotoğraflarını çekerken, denize uçacağımı falan düşündüm. Yere eğildim ve dinmesini bekledim ama boşuna... Mümkün olduğunca yere sağlam basarak, ara sokaklara kendimizi zor attık. Güneşi batırdık ve bir italyan restoranında Yunanistan seyahatimizi tamamladık.



Hiç yorum yok: