24 Kasım 2009 Salı

Küba'ya Giriş

Madrid'den Havana'ya vardığımızda saat akşam geç olmuştu. Havalimanından çıkmamızla karanlık ama oldukça ılık bir hava karşıladı bizi. Bir anda Bodrum'a her uçtuğumda içimi kaplayan mutluluk kapladı içimi. Ertesinde bir otobüse binip, otelimizin yolunu tuttuk ve Hotel Nacional'a varana kadar ilk Küba bilgilerimizi almaya başladık. İlk öğrendiğimiz buranın bizim bildiğimiz dünyadan oldukça farklı olduğu ve bizim bunu sorgulamak yerine, onu olduğu gibi kabullenmemiz gerektiği. Camdan dışarıyı izlerken, bir dönem filminin setindeymişiz gibi sağımızdan solumuzdan geçen eski Amerikan arabaları, sonunda tatilde olduğumuzu bana idrak ettirdi. 9 günün gerisi bugünden geriye baktığımda bir masal gibi. Nerden başlasam, nasıl anlatsam bir türlü karar veremediğim, dolayısıyla bir türlü kelimelere dökemediğim... ama bir yerden başlamak lazım...



Küba, Kuzey Karayipler'de Karayip Denizi, Meksika Körfezi ve Atlantik Okyanusu'nun kesiştiği yerde, Karayipler'in en kalabalık ülkesi, güzeller güzeli bir ada. Kolombus'un 1492 yılında Küba topraklarına bastığında da dediği gibi, 'This island is truly the most beautiful land human eyes have ever seen.' Belki Kolombus biraz abartmış ama yine de, bu ada gidip görülmesi, anlamak için içinde yaşanması gereken, havasının tenefüs edilmesi, renkleri ile gözlere, sesleri ile kulaklara bayram ettirilmesi, insanlarıyla sohbet edilmesi gereken, bugüne kadar gördüklerimden çok farklı, çok keyifli, uzun bir aradan sonra benim için orjinal bir destinasyon.

Hiç yorum yok: