6 Aralık 2011 Salı

Londra Günlüğü-4

Günlerden çarşamba, kendi başına takılma günü...

Akşam The Lion King müzikali için buluşmak üzere sözleşip, Mehlilerle yollarımızı ayırdık bugün. Portobello civarına doyamadığımdan, fotoğraf çekmek üzere geri döndüm Notting Hill'e. Eskiyi ve eskicileri seviyorum, sanırım biraz antika bir insanım:) Spesifik olarak bir şeyler satan bütün dükkanlara, restoranlara da hayranım. İçlerine girip uzun saatler boyunca gezebilen, sıkılmayı aklının ucundan geçirmeyen bir insan olarak günün nasıl geçtiğini anlamadım. Renk, eşya ve duygu cümbüşüne hayran, gezdim durdum. Sokak müzisyenlerine hasta oldum, fotoğraf yetmedi, bol bol videolarını çektim.





Portobello sonrası, Camden Town'u da görelim dedik Görkem ile. Arada gruptan ayrılıp arkadaşları ile bu çevrede buluştuğundan, kendisini bilir kişi ilan ettim.




Şehrin en marjinal bölümlerinden biri olan bölgede beni esas şaşırtan insanların kostüm görünümlü günlük kıyafetleri ya da sahne makyajını andıran makyajları değil, dükkanlardan dışarı sızan Serdar Ortaç ve bilimum türkçe müzik ezgileri oldu... Pes dedik devam ettik, Horse Tunnel Market'i baya beğendik.



Son olarak, Camden'a gidip 'must see' bir dükkan söleyeyim. Cyberdog hem gözünüze hem de kulağınıza hitap ettiğinden fotoğraf kurtarmaz diyebilirim. Zaten içeride fotoğraf çekmek yasak, daha görmemiş olanlar için ancak bunu sunabiliyorum.



Akşam 19:30'da The Lyceum'da Lion King müzikalini izlemek üzere ekibin geri kalanı ile buluştuk. En arka sıradan bilet bulduğumuz şov gerçekten çok başarılıydı! 1 pounda aldığımız dürbünümüzle görmeyi başardığımız kostüm ve makyajlara bayıldım. Bir sürü müzikal arasından iyi bir seçim oldu, henüz görmeyenlere mutlaka tavsiye ederim. O zürafalar, geyik ve ormandaki tüm hayvanlar sahnede izlenmeli ve insanların hayvanlara başarılı dönüşümü görülmeli.

Hiç yorum yok: