29 Ocak 2010 Cuma

PhotoStory

Lise yıllarımdan beri fotoğraf çekiyorum. Olaylara, durumlara, kişilere farklı bi açından bakmaya çalışmak, farklı renkleri görmek, yakaladığıma inandığım farklılıkları kağıda düşürebilmek, kaydettiklerimi paylaşabilmek, paylaşmak için sözcükler yerine, fotoğrafları kullanabilmek hoşuma gitti hep. Zaman geçtikçe, ben gezdikçe bir sürü fotoğraf çekme şansı yakaladım, bundan acayip keyif aldım ama seyahat fotoğrafçılığı hiç yetmedi bana. İnsanlar fotoğraflarımı beğendiklerini her söylediklerinde, benim tatminsizliğim arttı, beni mutlu edecek esas şeyin ışığı, renkleri ve kompozisyonu iyi olan fotoğraf olmadığını anlamam zaman aldı...

İlk Foto-Röportaj sitesini keşfetmemle başlayan belge fotoğrafçılığı merakım, İz'i takip etmeye başladığım günden sonra iyice kabardı. Evvelsi gün, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezinin düzenlediği PhotoStory Atölyesine giriş sunumu bile beni o kadar heyecanlandırdı ki, cuma günü atlayıp Moda'ya gittim. İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi, geçtiğimiz dönemde mantar gibi türeyen ve beni oldukça mutlu eden bir çok fotoğraf merkezi/atölyesinden farklı olarak Beyoğlu'nda değil de, Moda'da. Kadıköy Anadolu'yu bitirdikten sonra neredeyse yolumun hiç düşmediği Moda'ya, hem de fotoğraf maksadıyla gitmek ise bir başka güzel.

İtalyan Fotoğrafçı Delizia Flaccavento'nun gerçekleştirdiği sunum, 'Anları, anlatmak istediğiniz öyküye uygun bir şekilde yan yana getirebilmek ve bir hikaye yaratabilmek...' üzerineydi. Öykü yaratmak edebiyata özgü bir tanım gibi gelse de kulağa, seri fotoğraflardan da bir hikaye oluşturmanın mümkün olduğu anlatıldı, photostory ile photoessay'in farkından bahsedildi, birbirine oldukça benzeyen bu iki formatın temelindeki farklılıklar konuşuldu ve bir kaç photostory incelendi. 5 Şubat tarihinde başlayacak atölyeye katılmayı çok istememe rağmen, şimdilik erteliyorum bu planımı. Ne de olsa, istemek ve başarmak her zaman aynı anda olmuyor.

Turk ve Gavur

Hiç yorum yok: