9 Ocak 2010 Cumartesi

Şişhane Dolaylarında

Sabahtan akşama Galata'daydım bugün. Öyle bir hareketlilik vardı ki, şaştım kaldım yani, ne telefon ne de kapının zili hiç susmadı. Bana teknik destek anlamında yardıma gelenler, muhabbet etmeye gelenler, arayı fazla açınca son havadisleri vermeye gelenler, akşam olunca beni gelip ordan kurtamaya gelenler... Hepsi de hoş geldiler, umuyorum herkesin dilindeki ve büyük merak konusu dükkanımız açılınca da gelip gideni çok olur, eş dost akraba bir yana, eğlenmeye gelenler, turistler hiç eksik olmaz. Dükkan derken ne demek istediğimi anlamayanlar, biraz daha sabır. Pek yakında herkesler öğrenecekler;)

Ve Galata, Şişhane dolaylarında bir cumartesi. Benim için önceleri sadece bir metro durağı olan Şişhane, önce 6. Belediye Daire'nin yeriyle, sonra açılan restoranlarla ilgimi çekmeye başlamıştı. Öncelikle karınlar aç olunca ve biz her daim bizim için yeni mekanlara aç olunca, İstanbul Life'ın tavsiyelerinden Public'i deneyelim diye düşündük ama ne mümkün! Öğlen saatlerinde rezervasyon için aradığımda, çoktan geç kaldığımı öğrendim. Gerçi telefondaki arkadaşa pek inanmadım (ben o saatte geç kaldıysam, bütün restoranı dolduracak rezervasyonu insanlar saat kaçta yapmış olabilir ki diye düşündüm...) ve kapıda da şansımızı deneyelim dedim ama sonuç hüsran oldu. Asmalımescit dolaylarını iğne atsan yere düşmez durumu olduğundan direk pas geçtik ve sabah kapımın altında broşürünü bulduğum Miss Pizza'ya geçtik. Restoranın önündeki setin ucunda, boş olarak kalan son ufacık masaya İpeklerimle yerleştik. Hava buz, mekan dar olsa da, pizzalar ince ama tok, çeşit çok, baharatlar acı olunca kapıdaki kuyruk hiç dinmedi. Hatta fellik fellik yemek yiyecek yer arayan Damla ve arkadaşlarına bir tanecik masa ayarlamamız bile mümkün olamadı. Bizde güzel güzel, yana yana yedik pizzalarımızı ve yerimizi sırada bekleyenlere bıraktık.



Yemek sonrası durağımız açılışı bugün gerçekleşen 'Balkanlarda Işık ve Gölgeler' fotoğraf sergisinin ev sahibi Beyoğlu Sanat Galerisi. Proje katılımcıları tahmin edileceği üzere, Balkanlardaki farklı ülkelerden fotoğrafçılar. Tamamı siyah beyaz fotoğraflardan oluşan sergide, fotoğraf sanatının özünün ışık ve gölge oyunu olduğunu vurgulayan Stanco Abadzic'in işlerindeki gölgenin hayatlarımızdaki kaçınılmaz varlığı ve sokak grafikleriyle insanları birbirine karıştırışı, Nina Nikolova'nın insanı direk kendine çeken, 'Bizleri daha güçlü kılan, olanakların bolluğu mu, yoksa katı gerçeklik mi? diye sorduran ve görselleri ile katı gerçekliği bizlere sunan, kontrastları etkileyici çalışmaları görülmeye değer.



Son durağımız, bir şeyler içip muhabbet edebileceğimiz bir yer olsun dedik ama yemek yiyecek restoran bulmaktan daha fazla zorlandık. Asmalı'da bir kaç tur attıktan, ara sokakları arşınladıktan sonra tam vazgeçiyorduk ki, Damla 'off-pera'ya gidelim, ben daha önceden gittim-beğendim' dedi. Peki dedik ve orada buluşmaya karar verdik. Şaşırtıcı ama gerçek mekan ile Asmalı arasında 10 m olmasına rağmen, burası oldukça boş bulduk. Yüksek taburelerimizin üstüne tüneyip içkilerimizi sipariş ettik, kendimizi fındık fıstığa ve varlığını ilk defa duyduğum erik turşusuna verdik. Bütün kızlar toplanınca, muhabbetin konusu aşikar oldu, var olup olmadığından emin olamadığımız varlıkların nerede olduklarından dem vuruldu (evet kimden bahsettiğim çok belli oldu,elbette ki Unidentified Flying Objects...) Margarita baya bi sertti, yavaş yavaş içmek gerekti, kalkma vakti geldiğinde tekilanın nasıl olupta beni hiç etkilemediği kadar gelen hesapta şaşırttı. Yinede içkinin üstüne bi espresso çok yakıştı. Uzun zamandır dışarda bir şeyler içmediğim çok mu belli oldu?

Hiç yorum yok: