11 Mayıs 2009 Pazartesi

Cunda Kaçamağı

Herkesin dort gozle bekledigi Meksikalim, yine Istanbul'a gelmeyi beceremeyince canima tak etti. Vize almayi akil edemediginden ikinci kez ucak biletini yakan akillimiz (ilk seferinde Fransa'nin Grenoble koyundeki toplu tasima grevi dolayisiyla ucagi kacirmisti kendisi...) bu sefer bana ulasamayinca salya sumuk sesli bir mesaj birakmis telefonuma. Yani daha karsilasamadan, vedalasmamiz bu sekilde oldu. Uzunca bir sure daha da Istanbul'a gelme hayalleri kuracagini zannetmiyorum... Sonuc olarak, o gelecegi icin bloke olmus haftasonum bosaldi. Bende uzun zamandir ihtiyacim olan hava degisikligine, annemlerin pesine takilip Cunda'ya gitmekle kavusmus oldum.



Alibey Adası ya da Cunda, Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı. Alibey, Ayvalık koyundaki Ayvalık Adaları olarak adlandırılan irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime açık tek ada ve Türkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan 4. büyük adası. (1.Gökçeada, 2.Bozcaada, 3.Uzunada imis) Ayvalık’ın karşı tarafındaki adaya Cumhuriyet öncesinde Rumlar "Kokuluada" anlamında Moshinos, Türkler Cunda diyorlarmis. Adaya sonradan işgalcilere direnen Ali Bey’in adı verilmis ve ada 1964 yılında bir köprü ile Ayvalık’a bağlanmis.



Cunda ustune soylenecek cok soz var ama ben seyahatten aklimda kalanlardan bahsedicem daha cok, unutmak istemedigim ayrintilardan... Ciktigimiz tekne turu, ayagimi bile sokmadigim icin simdi bin pisman oldugum deniz, tekneden balik vererek cilgina cevirdigimiz martilar, 10 TL'ye kulahta 10 adet sakizli dondurma alabilmek, bol miktarda fotografini cektigim guzelim rum evleri, avnavut kaldirimli ama eski olmasindan cok bakimsiz goruntusu veren, delik desik, toz toprak icindeki sokaklari, nereye gidersek gidelim etrafimizi saran kedileri (maalesef onlardan cok bakimsiz ve hastalikli duruyorlardi, uzuldum..), hardal oto, zoho otu, şevketi bostan gibi yeni otlari tanima vesile olan ve annemlerin sebze alisverisinin suyunu cikardigi cunda pazari, yemeye bir turlu doyamadigim baliklarin yaninda deniz borulcesi, kabak çiçeği dolması, midye dolmalari, yel degirmeni ile Aşıklar tepesi, sarmısak taşı ile bezenmis kiliseleri, evleri, Cunda'nın sembollerinden biri olan Taş Kahvesi, meyhanelerden kulagimiza calinan yunan ezgileri.. Tadmak, koklamak, gormek, dokunmak ve duymak. Sanirim Cunda butun duyularin bayram etmesi icin ideal bir kaçamak.

2 yorum:

mrlmrl dedi ki...

gözzddeeeeeee!!!
fotoğraflar muh-te-şeeemmmm!!! A+
az biraz doğa fotoğrafçılığı diyorum, national geographicsel diorum, daha bi sana göre diorum...

Damla Cihangir dedi ki...

Aslinda Yunanistan'i ozlememek icin Turkiye'de cok ama cok fazla sebep oldugunu biliyorum! Yunanlilar'in da dedigi gibi...'aslinda cogu guzel bolge ve topraklar Ege'nin Anadolu kiyisinda'...bunun degerini bilmemiz lazim! Bir de Gozde aramizda kalsin, Okan Y. tatil icin genelde Cunda'ya gidermis :))) hahahaha