Bodrum'dan yeni döndüm, şaşkınım hala. Bi uçağa bindim, 50 dk. uçup bambaşka bir dünyaya gittim-geldim. Mekan ve hava değişikliği şeker gibi geldi. Ne yalan söyliyim, Galata'yı da çok sevmeme rağmen, hiç dönmek istemedim. Galiba Bodrum'u Galata'dan çok seviyor olabilirim. Gitmeden önce geçen sene yazdığım Bodrum yazılarına göz gezdirmiştim. Gidilecek yerler, yenilecek yemekler, yüzülecek koylar seçmiştim ama olmadı. Onların yerine başka yerlere gittim, yedim, içtim ve yüzdüm. Geçen sene Bodrum'da uzun uzun kalınca, buraya da uzun uzun yazmıştım. Bu sefer zaman kısıtlı olunca, yazıyla anlatmak yerine, fotoğraflarla merak edenleri Bodrum'a götürmeye karar verdim.
Bodrum'a gidişimi, Yalıkavak Marina'da bulunan Tango Argentina'da Rokforlu Parisienne yanında kırmızı şarap ile kutladık desem yeridir. Her şey o kadar güzeldi ki, kutlamaya bağladım diyebilirim. Gelecek sefer, Bodrum Marina karşısındakine gidilecek, sanki o mekanı dışardan daha çok beğendim.
50 faktör kremimi sürdüm ve bol bol çimlerde yuvarlandım.
Negatif enerjimi toprağa bıraktım.
Günlerden perşembe olunca, hemen Yalıkavak Pazarı'nın yolunu tuttum. Sıcak ve kalabalık dayanılır gibi değildi. Bir ara nefes alamıyorum sandım. Cadının kırmızı elmalarına karşı koyamadım.
Nerdeyse her gün güneşi batırdım;)
20. yaşgününü balkonumuzda, dev mumumuz eşliğinde kutladık.
Grkm'e doğumgünü pastası yaptım.
Konser öncesi Bodrum Kale manzaralı Feraye keyfi, Casita'yı ilk defa denedim. Neden daha önce gelmemişim anlamadım.
Bodrum Açık Hava'da Rengarenk, Sertab Konserine gittim.
Sertab'ın da, yeni albümünün de hastası oldum.
Dalgaların gücü adına dediğimiz günlerde, Küdür'e kaçtık. Xuma'ya bu kadar yakın olmasına rağmen, bir deniz nasıl bu kadar temiz ve sessiz olabilir şaştım. Serinliğine bi kere daha hayran kaldım.
Yattığım yerden gökyüzüne baktım.
Sudoku'ya kafayı taktım, tabi bi de fotoğraf çektim.
Bitmek üzere olan sebze yemeklerini görünce gözümüzün döndüğü, Kısmet Lokantası'na gittik. Az daha yemekten çatlama kavramı ile tanışıyordum.
Bodrum merkezde geçen sene yer değşitiren meyhaneler sokağını keşfe çıktık, deniz kereviti ile tanıştım. Mezelerin sarhoşluğu ile marinanın bir klasiği olan Fatih Erkoç'u dinlemeyi de sonunda! başardım.
Deniz olsun havuz olsun, sudan çıkmamaya çalıştım.
Haberim yokmuş, suya hasret kalmışım.
Ben böyle hayal etmemiştim tatilimi ama spontane gelişince daha bi sevdim.
Plansızlığın rahatlığı ile gevşedim, kafamı dağıttım.
1 yorum:
fotoğraflar da, yazı da mükemmel! :) sayende Damlakim ve senle Bodrum kaçamağı yapmış kadar oldum...klavyene+gözüne sağlık Köstemim!
Yorum Gönder