21 Mart 2010 Pazar

1 Yaşında!



Dünya tatlısı bişi! Smokini, papyonu, pantalon askıları ve kol düğmeleri ile gördüğüm en tatlı bebeklerden. Uzun zamandır bebeklere hasret bir insan olarak, ilaç gibi geldi bana Ata ve onun 1. yaşgünü partisi. Sürekli fotoğraf çektiğim için sevmeye doyamadım, o ayrı...

15 Mart 2010 Pazartesi

Fürreyya



Küçük işletmeleri severim, spesifik bir işi yapan ya da ürünü satan işletmeleri. Fürreyya Balıkçısı, Serdar-ı Ekrem Sokağının başında her gün önünden geçtiğim ama bir türlü içeriye giremedim miniminnacık bir restoran. Aylar geçmesine rağmen, iki masalı bu şirin restorana gitmek mümkün olmayınca ama bir sürü insandan üstüste methini duyup, bir de mekanın baştan yaratılmasına şahit olunca, 'Hadi gidelim artık!' dedik kızlarla. Daha çalışma saatleri ilan edilmemiş stüdyomuzdan 8'de çıktık, iki adımlık yolu bir çırpıda aştık.

Çok sempatik bir mekan ve çok lezzetli balıklar karşıladı bizi. Kimimiz klasik müzik eşliğinde ameliyata girişti, kimimiz ufak tepecikler oluşturdu tavada mezgitten. Balıkları tanıma sınavından resmen sınıfta kaldık hepimiz. Büyük, beyaz ve kılçıksız balık hayal edenler, mezgit ile baya bi hayal kırıklığına uğradı. Meğer Karadeniz ve Marmara'da yaygın olan mezgit, şubat ve mayıs arasında ürermiş. Boyu 20 ile 40 cm arasında değişirmiş. Bize küçükleri rastladı ama ne yalan söleyeyim, tadı damağımda kaldı.

a. Serdar-ı Ekrem Sokak No.2, Galata
t.0-212-252-4853

9 Mart 2010 Salı

Waffle Cracker



Ona waffle diyip geçmemek lazımmış meğer. İçindeki karamel, kahve-çay bardağının üstüne yerleştirilerek yumuşatılıyor ve sonrasında afiyetle yeniyor. Hollandalı Waffle Cracker oldukça tehlikeli ama inanılmaz da lezzetli. Hatta o kadar lezzetli ki, kendisi benim altına yerleştirdiğim çayımı bitirmemi bekleyemeden bitti gitti... Bundan sonra evde olmasa da dükkanda bulundurmalı, misafirlere ikram edilmeli.

7 Mart 2010 Pazar

Feriköy Pazarı



Bugün ikinci el ve el işi ürünlerin satıldığı Feriköy Pazarı'ndaydık. 6 Aralık tarihinden beri her pazar kurulan pazarı, uzun zamandır bende merak ediyordum. Eski fotoğrafların ve madalyaların satıldığını öğrenince de planımızı yaptık, Birge ile buluşmak için sözleştik. Patatesli ve otlu gözlemenin methini duyunca da, karnımız aç yola döküldük. Bomonti Bira Fabrikası ile Fransız Fakirhanesi'nin dibindeki bir otoparkta kurulan pazarı kolayca bulduk. Gerisi tezgah tezgah dolaşmak, bol bol fotoğraf bakmak ve muhabbet.

İnanılmaz soğuğa ve dişimin kovuğuna göre bi şeyler bulamama rağmen güzel bir değişiklik oldu. Ne de olsa, son zamanlarda eskiye bir merak, bir özlem damarlarımda dolaşır oldu. İnsan satın almasa bile, zamanda yolculuğa çıkaran eski saatlere, gözlüklere, akla gelebilecek her türlü objeye ve elbette eski fotoğraflara bakmaktan nasıl keyif almaz? diye düşünmeden edemiyorum. Soğuktan hissetmeyen tozlu ellerimizle gözleme ve sıcak çay keyfini de unutamıyorum. Her pazar olmasa da, ayda bir gidilebilir gibime geliyor, hele hele havalar ısındıktan sonra.



İlk Keşfim... Autographs yazdığına göre, bir imza defteri ya da bir günlük olduğunu düşünüyorum. İncecik sayfaları ve bu sayfaların bazılarında 6 tane taş baskı görüntü mevcut. Kapağına zaten söylenecek söz yok, resmen aşık oldum...


6 Mart 2010 Cumartesi



Planlarım alt üst olsa da, şemsiyesizken yağmur yağsa da, bugünü şanslı günüm ilan ettim. Her şeyi kendi haline bıraktım, hayatı olduğu gibi kabul ettim. Havanın bütün kapalılığına rağmen, İstanbul bir başka renkliydi. Vapurun tadı damağımda, martılara doyamayan gözüm arkada kaldı. Bundan böyle her şey daha güzel olacak gibi...